“Bu hikaye nasıl başladı?
Hangi duamın karşılığısın bilmiyorum.
Ama; seni sevdirene şükürler olsun.
İçimden zamanı sayıyorum.
Anılarımız geliyor aklıma, geri sarıyorum.
Baştan başlıyorum.
Baştan, en baştan seni seviyorum.
Günler geçiyor, mevsimler değişiyor.
Yaz yavaştan güze dönüyor.
Serin bir akşamda, eskiden kalma alışkanlıkla,
Kalbim yine seni hatırlıyor.
Henüz bir kaç dakika oldu telefonu kapatalı.
Lakin duygularım rahat durmuyor.
Özlemekle geçiyor günler.
Gelecek günleri düşlemekle,
Caddelerde akan kalabalıkta yürümek, el ele.
Yorgun günlerin ardında dinlenmek seninle.
Sen daha ağzını açmadan anlamak seni.
Artık kalkalım dediğini gözlerinden sezmek,
Sana karışmak yani.
ALIN YAZIM MISIN?
Alın yazım mısın yoksa, sevdiğim mutluluk adresim.
Korkmadan, çekinmeden çaldığım kapım, yüreğine dokunabildiğim.
Sevdin mi bir kere, her şeyim diye haykıracak kadar hissetmeli ve dolu olmalısın.
Her zaman verdiğin sözlerini tutacak kadar emin olmalısın duygularından ve kendinden.
Bir kere verdiysen sözünü, dönüşün olmayacak, güneş gibi doğacaksın gölgelerin üstüne.
Terketmeyeceksin sevgilerini, gecelerde uykularını bölmeyeceksin ve açmayacaksın gözlerini.
Artık, her şeyim sensin diyecek kadar güçlü ve korkusuz olacaksın sevmekten.
En güzel mevsimler yaşanır biter deyip, seni bırakıp gitmesine izin vermeyeceksin.
Bir daha bırakamayacağını anlatacaksın yaşatarak sonsuzluğa kadar seni.
Uykusuz zamanlara müsade etmeyeceksin hiç düşüncelerine takılı kalıp.
Bir kere kaybettin mi sevgi dolu gecelerini, bir daha dönmezler asla geri.
Zamanlarını durdurmak istediğin anların olmalı, yüreğinin serhoşluğunda saatlerin hiç yürümediği.
Üçe, beşe, ona değil, zaman hep sana doğru ilerlemeli.
Seninim ben dediğin zaman, dudaklarında güller açıp gözbebekleri değişmeli.
Öyle derin yaşamalı ve hissetmelisin ki, her şeyim diyecek kadar çılgınca deli,
Bir ucundan bir ucuna yürüyebileceğim dünyamda kesişen yollarım seninle dolu, ve bunu sen göstermelisin öyle ucuz olmamalı yaşanacak bu sevginin bedeli.
Rüzgar bu gece senden esiyor.
Balkonda ki çiçekler sen kokuyor.
İçime tarifi mümkün olmayan şeyler doluyor.
Bir de özlemin.
Özlemin bana adımı unutturuyor.
Adımdan söz etmişken söylemeden geçemem;
Senin adının yanına benim ki çok yakışıyor.
Güzel şey, kendime senden bahsetmek.
Durduk yere gülüşünü görmek,
Olmadık yerde aklıma getirmek,
İkimizin olmadığı manzaraları sevmemek,
Çay doldururken seni izlemek,
Güzel şey.
Güzel şey; sana gitmek.”
Hamit BÜLBÜL ile Suna GÖL’den